Amasya Masaj Salonu Masöz Asya

Amasya Masaj Salonu

” Fakat Maria, hazır buradayken, cebinde de parası varken bir kahve içmek istedi; günün kalanını da çiftçilik mevzusuna ayırmaya karar verdi. Kitabını büyük bir coşkuyla açtıysa da kendini bir türlü okuduğuna veremedi – fazlasıyla bunaltanydı çünkü. Bu mevzuyu müşterilerinden birine sorsa daha hoş olurdu – onlar parayı yönetmenin en iyi yolunu bilirlerdi daima. Hesabı ödedi, kalktı, garsona teşekkür etti, yüklü bir bahşiş bıraktı (bu mevzuda bir batıl inanç uydurmuştu: çok verirse çok alacaktı), kapıya yöneldi; ve tam o sırada, yaşadığı ânın önemini fark etmeden, tasarılarını, geleceğinin akışını, çiftliğini, mutluluk düşüncesini, kadınsı ruhunu, erkeksi tavırlarını, dünyadaki yerini kökünden oynatacağını bilmediği şu cümleyi duydu: Amasya Masaj Salonu

Amasya Masaj Salonu

 

“Bir dakika.” Şaşırarak yan tarafa bir bakış attı. Nezih bir bardı burası, adamların böyle sözleri rahatça söyleyebildiği Copacabana benzer biçimde değildi, hanımlar şu yanıtı vermekte özgür olsa bile: “Gidiyorum ve siz de beni engelleyemezsiniz.” Atılan lafı duymazlıktan gelmekti niyeti, fakat merakı ağır basınca kafasını sesin geldiği yöne çevirdi. Amasya Masaj Salonu O vakit garip bir sahneyle karşılaştı: ortalama otuz yaşlarında, uzun saçlı bir adam (‘bir çocuk’ mu demeliydi yoksa; dünyası vakitsiz yaşlanmıştı Maria’nın), yere diz çökmüş, etrafına saçılmış bir sürü fırçanın arasında, sandalyede oturan, yanında da bir kadeh rakı duran bir beyefendinin resmini çiziyordu. Maria içeri girerken onları farketmemişti. “Gitme. Şu portreyi bitireyim, sonrasında senin de resmini çizmek isterim.” Maria karşılık verdi ve bunu yaparken evrendeki noksan bağı kurmuş oldu. “Hiç ilgimi çekmiyor.”

 

“Sende bir ışık var. İzin ver de en azından bir eskiz yapayım.” Amasya Masaj Salonu taslak de ne demekti? ‘Işık’ da neydi? Ne var ki kendini beğenmiş bir genç kadındı Maria; dolayısıyla, ciddi görünen birine resmini yapmış oldurması ne demekti, düşünebiliyor musunuz? Aklı hızla çalışmaya başladı: Ya adam ünlü bir ressamsa? Maria bir tuvalde ölümsüzlüğe kavuşurdu eğer öyleyse! Paris’te yahut Salvador de Bahia’da sergilenirdi tablo! Bir efsaneleşmiş olurdu! Öte yandan, adamın son derece lüks, kuşkusuz çok müşterisi olan bir barda, bu hayhuyun ortasında işi neydi? Garson kız, Maria’nın aklından geçenleri okuyarak mırıldandı: